24 Mayıs 2011 Salı

ÜSTAD'I ZİYARET VE KABİR ZİYARETİ ADABI

25 Mayıs 2011 Çarşamba günü, Üstad’ın davasına gönül vermiş bir grub gönüldaşla birlikte, Üstad’ın Eyüb Sultan Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret edeceğiz. Âlâyiş ve nümayişten uzak bir tarzda ve kabir ziyareti âdâbına riayetle gerçekleştirmeyi arzu ettiğimiz




Faaliyet gayet güzel.


Ama ne demek o, "alayiş ve nümayişten uzak bir tarzda ve kabir ziyareti âdâbına riayetle"...


Bunca zaman yapılan alayiş ve nümayişli ziyaretler, kabir ziyareti âdâbına aykırı mıydı?


Ve acaba, Üstad gibi birinin kabrni ziyaret, aksiyona vesile kılıcı bir tarzda, alayiş ve nümayişle mi olsa daha tercih edilir, yoksa  kabir ziyareti âdâbına (!) uygun olarak mı? Ne demekse artık?


Üstad'ın kendisi, gömülme adabına aykırı olarak, alayiş ve nümayişle gömülmeyi istemedi mi?


Tarihte olduğu söylenen, akıncılara ait bir anektod:


Akıncılardan biri, şehid olan gönüldaşının kabrine, böyle, alayiş ve nümayişten uzak,  kabir ziyareti âdâbına da uygun olarak diyelim artık, gider ama gittiği gibi de geri döner, belli bir mesafeden sonra bu defa alayiş ve nümayişle, atını dörtnala sürerek kabrin başına vardığı gibi atından atlar ve gür bir sesle selam verir. Hadiseye şahit olan biri, o ilk,  kabir ziyareti âdâbına uygun gidişten sonra niçin apar topar geri dönüp, bu defa alayiş ve nümayişle kabre varmasının hikmetini sorar.


Akıncı, kabrini ziyaret ettiği şehid gönüldaşının, bu süklüm-püklüm gelişi beğenmediğini ve tıpkı hayattayken olduğu gibi, alayiş ve nümayişle gelip kendisini selamlamasını istemesi üzerine geri dönüp ikinci gelişi yaptığını söyler.


Alayiş ve nümayiş bir "güç" işidir, meydan okuma işidir, risk almayı gerektirir. Risk almak istemezsin de gider ziyaretini yaparsın ama buna da "kabir ziyareti âdâbı" yakıştırmasını yapmazsın. Hem de gidişinde bile alayiş ve nümayiş isteyen, aksiyon dersi veren Üstad'ın arkasından...


Böyle, aksiyon ruhunu köreltebilecek, yanlış anlamalara prim verecek, zerre miktar imaya dahi tahammül edilebilir mi?

2 yorum:

  1. O ziyarete katılanlardan biri olarak söylüyorum, alayiş ve nümayiş, başucunda şiir okuyup nutuk atmaktır. Her sene bir takım büyük doğucu geçinenlerin yaptığı gibi. Sen eleştiriyorsun ya ne demek diye, Üstad vasiyetinde şöyle buyurmuştur:
    "Başucumda ne nutuk,ne şamata, ne medh,ne şu,ne bu...Sadece Fatiha ve Kur'an."
    Aksiyoncu Necib Fazıl'ın, mezarı başında her zaman yaptığımız gibi "Fatiha ve Kur'an" okumayı tercih ettik. Kumandanımızın duasına amin dedik. Kötü mü ettik??? Üstelik "aksiyona vesile" oldu inşallah... "aksiyon"dan ne anlıyorsun arkadaşım sen?
    Şimdi şu laflarından çıkan sonuca bak: Bu ziyarete katılanlar, güçsüz ve risk almaktan korkuyorlardı öyle mi? hadi buyurun... Üstelik aksiyon ruhunu körletiyorlar... asıl senin şu yaptığın aksiyon ruhunu körletiyor ama "aştın ya sen" farketmiyorsun kendini...
    İsmi olmayan "beni bilenler bilir" diyen bir arkadaş blog açmış, gönüldaşlarının yaptıklarını tenkid ederek "genişleyecek" bir fikirden filan dem vuruyor. Böyle mi olacak? Muhataplarını güçsüzlük ve risk almaktan korkmakla itham ederek mi? Aferim sana devam et...
    Bütün ibdacıların temel meselesi, nefes alıp-vermeyi unutacak kadar Telegram'ı etkisizleştirmek için çalışmak olmalıydı, böyle saçma-sapan dedikodular değil, yazık...

    YanıtlaSil
  2. Bak adsız, yani sen de cevap yazarken adsızsın. O sebeple, senin beni isim vermemekle eleştirmen yanlış. Ben ismimi saklamayacağımı söylemedim, ama blog için isim vermedim, blog anonim olacak dedim. Ki ben Baki Aytemiz.

    Şimdi, madem meseleyi isim bahsiyle mühürledin ve fikirden uzaklaştın, o halde seni ciddiye alıp, adam yerine koyup cevap verebilmem için sen de ismini açıkla da karşımızda kim var bilelim. Değil mi, iti var, miti var, gönüldaşlar arası eleştiriyi birbirimize karşı kışkırtma olarak kullanacaklar var.

    YanıtlaSil